31 Ağustos 2009 Pazartesi

Süper Lig'imizin Süper Transferleri


Transfer sezonu 1 Eylül'de bitiyor. Türkiye'ye Roberto Carlos'un gelmesiyle yüz bulup transfer sayfalarını kasıp kavuran güzide spor medyamız, "bugün çıkan transfer söylentileri" köşesi ile okuyucularının ardından kendisini de ti'ye almaya başlamıştı. Neyse ki sıkıcı kısım sona erdi, transfer sezonu bitecek ve uyum sürecini atlatmış futbolcuları keyifle izlemeye başlayacağız. Ancaak; yeri gelecek yurtdışındaki başarısızlıklarımızla ilgili deneyim sorunundan dem vurulacak, yeri gelecek altyapı sorunu "goygoy"uyla yorumlar da sabitlenecek. Elimizden geldiğince keyfini çıkarmaya çalışmamız yine ehven-i şer olacak gibi gözüküyor.

Tüm bunlar bi yana, güzel şeyler de olmuyor değil. Çarçur edilen paraların hemen dibinde, "aynı kıtada" güzel işler de bitirilebiliyor. Galatasaray'dan bahsediyorum haliyle. Belki inanılmaz transferler yapılmadı, ama "haddi len!?" dedirtecek transferler gerçekleşti. Lincoln'ün sözüm ona yaratıcı ayağına bakan bir takım kimliğinden kurtuldu Galatasaray, seyredilesi takım olma kıvamını iyice arttırdı. Keita'nın çalım yeteneği 4. haftanın sonunda gayet dikkat çekiyor, Elano'nun patlayıcı yaratıcılığı Arda'nın yükünü hafifletecek (bu klasik tespiti yazmak zorunda mıydım?), Kewell'in suratında bi "bu sene daha bi rahat olcak sanki hacı" ifadesi var. Hücum hattı bi kenara savunma göbeğinde; hantal stoperlerin yanında cin ve çevik stoper ihtiyaçları olacak. Emre Güngör'ün rotasyondan "fevkalade" faydalanması lazım. Yumuşak karın defans olsa da Rijkaard'ın kalın CV'siyle bazı zorluklar da gözardı edilebilecektir.

Beşiktaş'taki fiks gözlem şu: "şampiyon kadroyu güçlendirdiler" Af buyur?? Şampiyon bi kadrodan kilit bi oyuncu göndermiyorsan ve transfer yapıyorsan güçlendi gözükürsün. Önemli olan rakiplerinin ne kadar güçlendiği, o esnada senin ne yaptığın. Mehmet Topuz transferinde önceki senelerden beri başrolde Fenerbahçe vardı, transfer sezonunda ilk dakika golü atmak istedi Beşiktaş, aklınca cinlik yaptı ama amatörceydi, çünkü Mehmet Topuz bi kere Aziz Yıldırım'ın cipine binmişti. "Bana Arda'yla 15 dakika konuşmam için izin verin" cümlesiyle her ne kadar futbolu kirlettiğini düşünsem de, "herkesin bir fiyatı vardır" özlü sözünü de doğruluyor bu adam her daim. Topuzun kantarını kaçırmayayım, Beşiktaş'a devam ediyorum. Nihat transferinin ilk gününden Nihat için bir stres kaynağı olacağı belliydi, ilk haftalardaki oyunuyla bunu belli ediyor. Lider oyuncu kimliği var ancak varolan sistem onu lider kılmıyor, şutör ve son vuruşçu rolünden öteye geçmek istese de sistem onu kısıtlıyor. Tello'yla diyalogları yetersiz, Tello'da da "sen yokken biz vardık koçum, hemen yar etmeyiz asistlerimizi" serzenişi hissedilmekte. Yusuf'la Tabata'yla ne olur bilemem. İyileşmiş bir Delgado ile Nihat-Bobo ikilisi verimli olabilir, Tabata da işin ucundan erken tutarsa toparlayabilir Beşiktaş. Ernst'in yanına aynı dili konuştuğu Fink geldi (at topu Fink'e! :), "aynı dili konuştuğu" klişesiyle burdan futbolseverlere selam ederim. Defansif yönü arttı Beşiktaş'ın, İbrahim Kaş da iyi oldu, iyi hoş da oyun şöyle bi ağız tadıyla izlenmiyor, oyun akmıyor. Benzer problem Fenerbahçe'de de mevcut ama detay yazıyı Caco'ya bırakayım.

Fenerbahçe geçen seneye oranla yedek kulübesini genişletti. Ali Bilgin'den hayır geleceğine Mehmet Topuz'dan, Deniz'den geleceğine Özer Hurmacı'dan gelsin dediler heralde. Türk genç forvet transferi yapmamaları büyük isabet. Çünkü benim anlayamadığım ve yıllarca yapılan şu, büyük takımda 1990'lardan kalma "Başkanım bize büyük golcü al" beklentisi kulüplerde yabancı futbolcuya yönelime sebep oluyor, olan "yedek olsun/rakibe yar olmasın" diye alınan Türk genç forvetlerime oluyor. 1356 tane böyle adam sayarım ki yazımızın amacından çıkmış oluruz. Andre Santos'un kumaşı iyi, aynından 2 top getirteyim Bursa'dan. Birşeyler olacak gibi ama Galatasaray'ın total kalitesini kadro olarak yakalayabilmiş değiller.

Trabzon eski has eski hamam, Yattara her sene yeni transfer edilmiş gibi. "Bu sene bu rolü üstlenecek" diyemiyoruz adama. Gabric'i merak ediyorum. Avrupa'da az biraz tutunabilselerdi de Gabric ve diğer yeni transferler kendilerini gösterebilmek için yardırabilselerdi, kısmet artık. Aklımdayken söylemek istediğim, Türk Futbolu'nda ender gözükecek müdahalelerden birini Egemen Diyarbakırspor maçının ilk golünde yaptı. Anlatmaya çalışıcam olmayacak, mutlaka bulun, izleyin izlettirin derim. Her defans oyuncusuna ders olacak nitelikte:)

Bu sene üst sıraları Sivas'ın zorlayamacağı aşikar, Tum, Sylla ve Balili'nin yerini Ersen Martin, Agbetu, Mbemba ve Erman Kılıç dolduramaz gibime geliyor. Bilica - Yasin takasından karlı çıkanın kim olduğunu söylemiyorum bile. Benin'li yetenek olduğu bi aralar yazılan Omotoyossi birşeyler yapabilir mi göreceğiz.

Kalite toplamı olarak Galatasaray ağır basıyor, ancak bu faktör her zaman şampiyonluğu ve Avrupa'da başarıyı getirmiyor. Tabii ki de eli para gören bir Türk futbol takımının yapması gereken bu "kalite" toplamını yukarı çekebilmek. Yöneticilerin teknik kadrodan habersiz transfer yaptığı, "hocam Dömeltinho'yu aldık, eti senin kemiği bizim, camiamıza hayırlı olsun" diyebildiği günlerden; kolej havasının yakalanıp "bu ligde güzel şeyler de oluyür" diyebileceğimiz günlere...

Dipnot: Biraz dolmuşum uzun bi yazı oldu, bi daha siz güzide okuyucularımızı bu kadar yormam sanki gibi belki...

Bu sene ligi Anadolu'dan kim zorlar, yetenek adayları kimler olur? Bir sonraki yazımızın konusu olabileer. Olmayadabileer. Bakacouk. Yüksek beklenti vermiyorum sonra üzülmeyesiniz :)

30 Ağustos 2009 Pazar

Varlığımız TÜRK varlığına armağan olsun!


Kadıköyde Yeşilçam Nostaji Geçidi(!)





Mabeddeki son iki maçtır çok anlamlı çok ince göndermeli pankartlar açılıyor.Yönetimin taraftarı müşteri olaral görme pervasızlığına karşı bi grup cesur insanın zeka dolu pankartları bunlar.Cesur dedim çünkü bi kaç gündür başkanın küplere bindiği ve pankartı açanların tespit edilmeye çalışıldığı akabinde kombine iptali gibi durumlar olacağı bloglarda dolaşmakta.Helal olsun çocuklar!Endüstriyel futbola inat,

BEN YAZDIM,BEN TAŞIDIM,BEN SOKTUM STADA,BEN ASTIM TRİBÜNE !

29 Ağustos 2009 Cumartesi

- Centro? - Burdaa!!

Blog fikri hep aklımdaydı ama üşengeçlikten kime yancı olsam diye düşünüp duruyordum. Caco'ya burdan selam ediyorum bu açıdan. Senaryoyu okur okumaz kabul ettim.

"Sizlerle her hafta gündemi tartışacak, müzik, spor, sinema derken aklınızı alacağız" gibi bi iddiamız yok, ama bakıcaz işte. Maksat muhabbet olsun.

28 Ağustos 2009 Cuma

Benvenuto!-Bienvenido!


Değerli kardeşim centrocampista 'da bundan sonra bu blogda yazacak bi yandan hosgeldin derken bi yandanda ofansif anlamda 10.5 numarayı bulmuş olmanın dayanılmaz hafifliği içindeyim.


Anons:Golün adı 10.5 numaralı formasıyla Centrrooooooocammmmpissstaaaa!




27 Ağustos 2009 Perşembe

Vira Bismillah !















Uzun zamandır blog olustursammı olusturmasammı dusuncesi akabinde o fikrin geceler önce hayata geçmesi ve yorucu bir yolculuk üstüne güzel bir halı saha maçı sonrası demir alma zamanı.Haydi o zaman başlıyoruz..