26 Kasım 2009 Perşembe

Rüştü, öpüyorum seni Rüştü, ellerinden öpüyorum, hatta heryerinden öpüyorum Rüştü:)



Ertem Şener yaptı gene yapacağını tamam çok sevindin bizde sevindik de ellerinden öptün yetmedi heryerinden öpmek noluyo :)ilker Yasin ve Sabri Ugan türevi bu arkadaşlarda bu saçmalamalar hep oluyor gerçi ,zannedersem bunlar seçilirken saçmalama kapasite testi de uygulanıyor bunlara.O değilde Rüştü hakikaten hayatının maçlarından birini çıkardı dün gece tebrik etmek lazım.Herhalde Ertemi duyunca maçtan sonra 'Adamı top kurtardığına pişman ediyosunuz amk!' demiştir.


16 Kasım 2009 Pazartesi

AYDİLGE Sarp




İlk albümünden sonra ikincisi ne zman gelir acaba dediğim Aydilge yeni albümle geri geldi 3 sene sonra ,gariptir ben hala ilk albümdeki şarkıları dinliyorum hayır 1000 kez dinle 1001 defa açıp yine dinliyosun öyle bizden öyle aileden sanki abla.İnceden inceden işliyo dinletiyo kendisini.Velhasıl yeni albüm Sobe geldi çok muhteşem şarkılar var yine,ama en güzeller (Şahsi fikirdir hemen hadi len neresi güzel demeyin! ) -canımla,-ah bir sevse, -yükseldin .Kısacası Dinle Dinlet ey okuyucu insanı !

15 Kasım 2009 Pazar

iyi bir teklif gelmesi halinde bobo'yu göndermek


efendim bu terim türk futbolunun sahifelerine altın harflerle yazılması gereken, hatta başka bi futbolcu türk takımından ayrılması durumunda dahi kullanılması şart bir terimdir.

lets hev e kuik luk:

"deivson rogério da silva (d. 9 ocak 1985 gravata), forvet mevkiinde görev yapan brezilyalı futbolcu. top sürüşü çok iyi olan kolay kolay yıkılmayan son vuruşları etkili olan oyuncu." -alıntı wikipedia-

(bu wiki'ye de taraftar taraftar yazıyolar ya şu ifadeleri, ona da tavım ha. "kolay kolay yıkılmayan" ne la?)

şöyle ki; beşiktaş 2005-2006 sezonunda bu arkadaşı corinthians'tan kiralıyor, vay efendim helal olsun tigana hede hödö, yok şöyle yok böyle, "avrupa'nın gözde takımları beşiktaş'ın kapısını çalmaya başlıyor." (bu tırnak içindeki ifadenin de patentini başka bi postta alıcam sözüm söz) aga bobo hakkaten beşiktaş'a bişeyler katarken bunların konuşulması iyi hoş, ancak o zamanlar geçince yine benim güzel basınım ısıtıp ısıtıp bu ifadeyi kullanınca benim sinirlerim oynuyor arkadaş.

bu adam kaça gider nereye gider? yunan takımlarından başka iyi para vermesi muhtemel takım yok zaten, yaz babam yaz. hayır peki bu haberleri duyunca beşiktaşlı yöneticilerin götünün kalkması ve "1598 milyon euroyu getiren bobo'yu alır" demeleri? toşşiks mi geçiyosunuz lan nedir? çok pis isyanım geliyo bak! isyan kapıda!

işin özü, brezilyalı bir forvetin takıma katkı sağlamasını en çok isteyen beşiktaşlılardanım. ha olmadı satılacaksa güzel para getirmesini, yerine kariyerli adam akıllı bi yabancı forvet alınmasını isteyenlerdenim. ama sözüm size beşiktaş yöneticileri; yabancı kontenjanı muhabbeti açıldığında veya bobo 2 gol attığında şu cümleyi kurmayın; "iyi bir teklif gelmesi halindedödedödedö!?!?" bakın literatüre geçtiniz, bari kendinizi nimetten saymayın.

dipnot: patent çalışmalarımız devam etmektedir, fenerbahçeli yöneticiler güiza'yı ve galatasaraylı yöneticiler nonda'yı göndermek istediklerinde "iyi bir teklif gelmesi halinde bobo'yu göndermek" terimi kullanmalarına dair anlaşmalar yapılacaktır. yıllar sonra bobo gittiğinde hala bu terim kullanılacak, futbolcu yad edilmiş olacaktır, fena mı olsundur? böyle iyi bence.

11 Kasım 2009 Çarşamba

Robert Enke (24 Ağustos 1977, Jena - 10 Kasım 2009, Neustadt)



'Alman futbolu, milli bir futbolcudan gelen şok haberle sarsıldı. 2003-2004 sezonunda bir maçlığına Fenerbahçe forması giyen Hannover kalecisi Robert Enke, hayatını kaybetti.
TREN Mİ ÇARPTI İNTİHAR MI ETTİ?
Daha önce Benfica,
Barcelona, Fenerbahçe gibi ekiplerin formasını giyen Enke'ye Neustadt adlı bir kasabada tren çarptığı belirtilirken, alman polisi intihar üzerinde duruyor.
Yerel polis yetkilileri, Enke'nin kendini trenin önüne attığını düşündüklerini ifade ediyor. Olayın şokunu yaşayyan Hannover başkanı Martin Kind, "Ne diyeceğimi bilemiyorum, Olayın nasıl olduğunu bilmiyorum ama maalesef Robert artık hayatta değil" dedi.
2 YAŞINDAKİ KIZINI KAYBETMİŞTİ
2006'da 2 yaşındaki kızını doğuştan gelen bir
kalp rahatsızlığı nedeniyle kaybeden 32 yaşındaki futbolcu, büyük bir yıkım yaşamış, eşi sayesinde hayata tutunmuştu.
Hannover'deki müthiş performansıyla
Almanya'da yılın kalecisi de seçilen Enke, 8 kez Alman milli takımının kalesini korumuştu.'

Milliyet in internet sitesinin geçtiği haber buydu dün akşam.

Başarılı
Borussia Mönchengladbach ve Benfica kariyeri ardından Barcelonaya transfer sadece bir maç forma giyiş ve Fenerbahçeye yine sadece bir maçlık kiralık gelme,bunla yetinmeyip en kısa süreli transfer olarak Türkiye rekoru kırma,Daha sonra 9 maçlık Tenerife macerası dibe vuruş ve akabinde Alman milli takımına kadar uzanan ve Bundesligada en başarılı kaleci de seçildiği Hannover 96 zamanı.Evlat acısına birde kendi hastalığı eklenince durum içinden çıkılamaz bir hal almış ve intihar etmiş denildi.Huzur içinde uyusun.Ama tüm Fenerbahce camiası 2003 ten kalma bir özür borçluydu kendisine o özür havada kaldı.

8 Kasım 2009 Pazar

bizimkisi bi "platonik" hesaabı...


1 Temmuz 2009 haberi: "Konyasporlu başaralı file bekçisi Oğuzhan Bahadır, İstanbul Büyükşehir Belediyespor ile anlaştı." (başaralı yazıyodu aynen aldım.)

a dostlar ne alaka diyeceksiniz, anlatayım. "anlatmama izin verin." (bu güzide türk filmi repliği için ünlü rejisör danyal topatan' a selam ederim.) işyerinde bir arkadaşım mevcut. hani lisede hocadan zilyonca kez duymuşsunuzdur, "herkes kendi kağıdına baksın" hesaabı. hep kendi kağıdına bakan, kendi halinde ama bi yandan afacan bi arkadaşım. (kendisi okuyacak diye bu kadar niye kastım, niye onu okuyucuya bu kadar tanıttım bilmiyorum) lafın özü, kendisinin bir aile tanıdığı olduğunu öğrendiğimiz bi ablası var. abla dediysem 2-3 yaş büyük diyor kendisi, yaş farkı olmasa annesine istetecek o derece. biblo tanımı yapılıyor arkadaşımız tarafından. gel gör ki bir kısmet çıkıyor kendisine. kısmet, kızı kapıyor. neyse düğüne gidilecek, annesi diyor "hadi kalk hazırlan düğüne gidelim" hesaabı. (bu yazı boyunca andım olsun bi daha hesaabı yazmıcam.) arkadaşım şakayla karışık "beni acımla başbaşa bırakın" diyor annesine. bi "platonikski" muhabbeti de böylece bitiyor sevgili serayseverler.

ha diyeceksiniz bu ne skimsonik hikayedir? anlatayım. "anlatmama izin verin." kızın evlendiği oğlan oğuzhan bahadır. zannımca ankaragücü'nde oynarkene evleniyor. bizim arkadaşın nası bi ahını aldıysa 2008-2009 yılının süper ligde en çok gol yiyen kalecisi oldu. bu sene de bursaspor - istanbul bb spor maçında 6 gol yedi. arkadaşım içten içe gülmekte, benim bir kaleci blogunda yazdığımı öğreneli beri bu hikayeyi yazmamı istemekte. kendisini kırmıyor, burdan selam ediyoruz.

dipnot cannot: hikayedeki isimler tamamen hayal ürünü değildir. hatta hiç değildir. niyetimiz kimseyi kırmak değildir. şurdakini buraya koymak değildir. arada bir zülfiyare dokunduk. tam yerine rast geldi, manzara koyduk. "allah herkesi sahibine bağışlasın, bi lafımız yoktur" hesaabı. (layn!! bak gene!)

6 Kasım 2009 Cuma

Artık Hayatımızdan Çıksan Diyorum


Dünkü avrupa ligi maçı bir kez daha gösterdiki Guiza isimli futbolcunun(!) bu takımda yeri yok, 1 metre önüne atılan toplara dahi koşamayan bu adama kızamıyorum artık zira gülesim falan geliyo(bigün bunun yüzünden fener maçında dayak yiyebilirim),Guiza nın gidişatı eski bi İlyas Salman filmini hatırlatır bana,Ya Ya Ya Şa Şa Şa idi adı yanlış hatırlamıyosam yada onun gibi bi şey İlyas en son koşamayıp yığılıp kalıyodu sahada.İvedi suretle gönderseler devre arasında iyi olacak Guizayı ,millet Kezmanı daha çok özlemeden.Guiza hem akla hemde Semihe zarar.Lan Guiza oğlum bi s..tir Git!


2 Kasım 2009 Pazartesi

Golün Adı Souleymanou Hamidou!...

Ya arkadaş sen nası bi varlıksın ben anlamadım ki.Türkiye ligindeki son 5-6 senedir en komik en hatalı golleri kim yiyor diye bi bakalım her taşın altından bu zat-i muhterem çıkmakta bugunde yaptı şovunu,ama hata senin değilki 9 senedir sana para yediren yöneticilerde onları geçtim pırıl pırıl türk çocuklarını oynatmayıpta bu adam yabancı milli kariyeride var diyipte her sıçışından sonra hala sana forma veren teknik direktöründe...Bu ve bunun gibi yeteneksiz bi dünya adam getirdiniz türk futbolunun içine sıçtınız! (Bu Kamerunda da kaleci kıtlığı mı var anlamış değilim böyle saçma sapan goller yiyen bi adam milli bir kaleci olamaz zira.)

1 Kasım 2009 Pazar

Dar Alanda Kısa Paslaşmalar

tutturduk bi film gırla gidiyoruz. yönetmen serdar akar. her filminde geçen cümle: nerde kalmıştık?
"hayat futbola fena halde benzer" mottosuyla bursa'dayız, sene 1982. "torba suat" erkan can, onun "ayışığı" nurten, şahnaz çakıralp. "iznikli serkan" rafet el roman. ülküspor başkanı kötü adam karakteri uğur polat. "hacı abi" rahmetli savaş dinçel. o değil de müjde ar nasıl bi kadındır yaa. mamel large.


ve işte efsane kadro:

1. suat
2. nadir
3. lango
4. ahmet
5. ateş (kaptan)
6. parlak
7. selçuk
8. onbaşı
9. serkan
10. alağaçlı
11. paşa
12. arif
13. niyazi
14. kemal


kahveci: "futbol asla sadece futbol değildir. sen demiştin be abi?!"

futbolculardan biri şunu dedi, bir beşiktaşlı olarak koptum:
"akgün'de yemeğe iddiaya girdim, beşiktaş'tan hiçbi numara olmaz bu sene" :)

filmdeki diyaloglarda 2 puanlık sistemde mücadele ettiklerini öğreniyoruz.

suat'ın yağmurlu antrenmanda (belki de kabusunda) aynı anda yediği gol sayısı 11 :)


hamamdaki blendax şampuan lacivert kutu, beyaz kafa. hey gidi çocukluğum.

akasya aslıtürkmen şimdi ne yapıyodur acaba? hastasınım.

"ne saadet'i lan?! ne saadet'i?!!"

kaleci torba suat'ın hacı abi'yle efsane diyalogu beni gözyaşlarına boğar bazı bazı. üşenmedim yazdım. buyursunlar:

"niye böyle oldu be abi? ben çok sevmiştim be abi. o kadar mektup gönderdim. insan bi cevap yazar. benim günahım ne be abi?"

"bak koçum. belli olmuyo ama, benim bi tek kulağımın arkası kaldı. artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. sevgililer... bizim olanlar ya da olmayanlar hepsi iz bırakır. bu izler, şimdi seninki gibi çok derinini çiziyo. hepsi kalır! ama inan, yeni izler de olucak. yaşlıları düşün, sanki herşeyi bilirlermiş gibidirler. ama öyle değil. ne kadar acı çekersen çek, şunu hiç unutma; çizilicek bi yer hep vardır, ve çizicek bi yer. ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya, ya da resmi olurlar senin gibi kazına kazına!"

"beni çok derin kazıdılar abi. ama altından sarı yeşil çıktı. he he:'( sen demiştin ya abi, hani sonbaharda dağlarda çamların arasından görünen, yaprakları sararan çınar ağaçlarına bakıp 'işte bizim takım' demiştin. işte bizim takım o abi."


"evet. bizim takım hep yeşil kalan çamlar ve hep sararan çınarlar. hayatta torba; yeşil kalmak da var sararmak da, dağın rengi bunlar dağın rengi! neyse, serkan senin takım arkadaşın, nurten de artık ya yengen ya da bacın. o artık yok, belki de hiç yoktu! hadi sil gözlerini, bu kadar diyet yeter!"

"evet abi, o artık yenge, ben de kaleci, kaleci torba suat..."

şu harekete hasta olmuştum:


şu şut da rıdvan'dan:

müthiş geyiklere devam:

"ulan 40 yaşında adama nası vurulur yaa. iyi topçuydu ama dimi zeki abi?"
"adam 40 yaşında ama babası 75 yaşında abi?!?"

torba suat düğün sahnesi:
"değişmez mıstık, farketmez. dünya artık böyle benim için, o artık yok, belki de hiç olmadı. unuttum gitti, o da ayrı konu. sen de unut bütün olanları. kapalı dükkana kira ödedik işte..."

düğündeki dans sahnesinde erkeklerin kıllanarak, etrafı süzerek dans etmeleri harikaydı.

hastane ziyaret sahnesine kadar görmedim ama, murat akkoyunlu da varmış (gürgen öz'ün ekürisi hesaabı).

-halime'yi samanlıkta baaastıılaaar!

-hoşçakal ayışığım...
deyişi var savaş dinçel'in ki içimin yağları erir. ermenice mi söylüyor nedir orijinal dili bilemedim.


"hayat futbola fena halde benzer. futbol şahsi beceri gerektirir. değişmez... o da ayrı konu. ama aynı zamanda da toplu oynanan, yani insanların bir takım halinde oynadığı bi oyundur. hayat da böyle değil mi? istediğin kadar yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa, havagazı, mantarlarsın... hayat futbola fena halde benzer, neymiş? dört doğru pas yüzde doksan goldür, neymiş?"